Merhaba ben Göksu! Bu siteyi 2019'da açmıştım ve şimdi- 2025'te- kendi web sitemi açtıktan sonra beni ben yapan şeylerden biri olan yazılarıma geri döndüm. Buradaki eski yazılarımı okumak çok ilginç bir duygu. Eş zamanlı olarak tasarım yapıyorum. Hem bloglarım hem tasarımlarım için ziyaret edebilirsin: https://www.goksuoner.com.tr/
Hadi şimdi bugünkü yazıma;
Selam güzelim, bugünde bu fotografımı görüp içimi dökmeye geldim, tek sebepte bu fotoğraf değil tabiki. Korkunc ötesi havanında etkisi olmalıki kendimi küçük çaplı panik ataklar yaşarken ve sanırım depresyona girmiş olarak buldum. Çılgınlar gibi çukur dizisi izliyorum, nerde mafyatik keko işler var ordayım. Sıfır vizyon, sıfır bir kültür edinme çabası, sadece çılgınlar gibi bir şeyler yiyip diziye kitleniyorumki geçen hafta kustuktan sonra hala toparlayamadım kendimi, yani artık yiyemiyorumda.
Panik atak mı ne oldugunu hala bilmediğim şeyde kendime, sesime yabancılaştığım zaman farkına vardım. Yani göğüsüme ağrı giriyo bazen, yürürken denge kaybı yaşıyorum tam baş dönmesi değil ama çokta ayık değilsin olaya gibi durum. Vertigodur, havadır diyordum taki dil okulunda konuşmaya başlayıp kendi sesimi duyduktan sonra kalp atışımı hissedene kadar. Okuldan cıktım yürüyorum sanki ruhum başka yerde bedenim başka birine ait, zaman mekan her şey yabancılaştı. Nefesimin değiştiğini kalp ritmimin hızlandığını fark ettiğimde de durup nefes egzersizi yapıyorum kalbimi dinliyorum ama sadece anı kurtarıyor gibi, o kadar lanet bir şeyki kaldığın yerden devam edemiyorsun, bıraksan bayılacaksın. Bunun anksiyete mi panik atak mı ne oldugunu anlayamadığımdan arkadaşımla konuştum, onunda böyle şeyler yaşadığını biliyordum ve onun sözlerinden sonrada kendimi biraz daha tanımaya çalışıyorum.
İlk ne zaman yaşadım, yaşarken ne düşünüyorum, bu his tanıdık, ne yapmam gerekiyor veya ne yapmıştım.. bir sürü şey. İnsan bunları çözmeye çalışırken zaten anksiyete yaşıyor, büyümek ne garip.
Bir kaç sene öncesine kadar anksiyete nedir bilinmezdi sonra bir moda oldu gitti. Herkesinde problemi var abi ne anksiyeteymiş der geçerdim de insan gerçekten yaşamadan anlamıyormuş. Kızım psikolojik şeyleri bir kenara bırakta bi doktora görün istersen dersen de zaten daha önce yaşayıp tertemiz çıkan sonuclarıma dayanarak bunu söylüyorum.
Biliyorsun evet kanser atlattım ve onun sonucları, tedavi alırken farkına varmadığım bütün sıkışmışlıkların çıkışı var tabiki ama ondan önce daha ameliyata girmeden motor kazası yaptıgımda da farkına varmadığım duygular pekiştirmişim. İstanbul’da ev taşırken, 2 senelik evimi boşaltırken yorgundum, yalnızdım yani değildim ama öyle hissediyormuşumki yine bazı pekiştirmelerim olmuş. Markete gittiğimde bu son 1 haftadır yaşadığım şeyi yaşamıştım tekrar, o zamanlar o kadar hakim olmadığım için buna daha çok panik yapıp kaldırıma oturup insanlardan yardım istemiştim.
Sonrada tanımadığım insanlara yük olmak istemediğimden iyiyim diyip devam etmiştim ama 10m yürüyemeden yine bayılcak gibi oldum. Arkadasımı aradım arabayla beni hastaneye götürdü, o gelene kadar biraz kendime gelmiştim zaten ama hala tam olarak ayık değildim dünyaya. Hemşirenin söylediği şeyse her şeyin normal..
Biliyorum çok iç sıkıcı bir yazı bu ama merak etme iç sıkıcı bitmeyecek her zamanki gibi. Bunuda seneler önce yaktığım 3 günlükten öğrendim. Hatıra bavulum var benim anaokulundan kalma ıvır zıvırlarla dolu ve tabiki içinde onlarca defter vardı bitmiş. Bir gün açıp okuyayım dedim ama daha çeyreğine gelemeden defterlerin içime sıkıntı bastı, çok ağır bir ergenlikti benimkisi.
Ulan dedim ne karamsar ne hayattan zevk almayan biriyim, sürekli lanet okuyorum. Bundan sonra yazıcam, içimde kalmasın tabiki kötüleride yazıcam ama her sayfam hayat dolu bitecek.
İşte bu da o günlerden bir tanesi. Dökmem, tanımam ve çıkarım yapmam lazım. Ben kimim, ne istiyorum, neden yaşıyorum? Herkesin kızım manyak mısın dönme buraya dediği bu İrlanda günlerinde arkadasımın dün panik atağımın üstüne yazdığı mesaj: “Belki beynin bir şeylerle savaşmayı ve kaosa alıştı şuan ordaki sakinliğin mi rahatsız etti”
o kadar haklı ki.. of o kadar çok yazmak istediğim şey var ve hepsi o kadar birbirinden bağımsızki ahah neyse burası benim dünyam, devam ediyorum.
Gerçekten ölürüm Türkiye’m. Her gün bir olay her gün bir savaş. Tabiki yoruluyorum sürekli kötü haberlerden ama yaşadığımı da hissetmiyor muyum bir yandan? O güzel cenneti korumak için Atatürk’ün gençleri olarak verdiğimiz mücadele, en küçük olayda birbirine bağlanabilen koca bir halk ve hatta ahha o kadar komikki senin gibi düşünmeyenlerle düşünenler bile bağlanıyor birbirine, farkında olmadan ne tarafta olursan ol hep bir direniş. İsviçre olma şansın yok o ülkede.
Tabi bundan ayrı benim aile detayımda var sanıyorum. Gençliğinde atar keser, solcu 61li Türk baba bir yanda, sovyetler zamanı ekmek kuyruğuna giren yine milliyetçi 71li ukraynalı bir anne diğer yanda.
Bense 14 yaşımda çalışmaya başladım ilk. Jeep safari - Akyaka tekne turu karışık bir yerde kimin beni ciddiye aldığını bilmediğim turda ruslara rehberlik yapıyordum. Aylık maaşım 600 tl’ydi 2014 yazı. İlk maaşımı aldığımda ilk defa o kadar parayı aynı anda görmüştüm ve hepsi benimdi, ben kazanmıştım.
Çok utangaçtım, mikrofon fobim vardı. Yüzme molalarında mikrofonu kullanamadığımdan her turistin yanına gider tek tek söylerdim burda bu kadar kalıcaz buranın adı bu diye. Neyse bunun devamı tabiki başka bir konu da neden bunları anlattım, çünkü ben kendimi bildim bileli canım arkadaşımın dediği gibi mücadele ediyorum.
Para kazanmak için, ailemden para almayıp kendi paramla özgürce kimseye hesap vermeden harcayabilmek için.
Belki sevilmek yada yalnız kalmamak için, yalnız vakit geçirmeyi ne kadar çok sevsemde bir o kadar yalnızlıktan korkmaya başladığımı fark ediyorum sanırım. Zaten yalnızlıkla yalnız vakit geçirmek birbirinden çok farklı orasıda ayrı. Ya bir telefon uzağında kardeşlerimin hadi bir kokteyl yapalım balkonuna ulaşamadığım için yada ne biliyim yolda düşer bayılırsam kim gelecek yanıma korkusu yaşadığım için.
ve yine belkide aksiyon nerde hayat orda olduğu için. Hikaye biriktiriyim, hikayelerimde yaşıyıma alıştığım için. Evim küçük Texas gibi her hafta bir olay olurdu, ergenliğim zaten başlı başına bir roman, Kıbrıs’ta üniversite hayatıma hiç girmemeliyimki ikinci haftasında karakolluk olmuştuk. Üniversite’mden bölüm 3.sü olarak mezun oldum babaanneme 1.lik sözü vermişken ama baktığında son sene kansere yakalanmış ve yenmiş olarak, kemoterapide proje teslimi yaparak başardım bunu.
Şimdiki hayatımda ise Kasım 16 yani yaklaşık 7 aydır İrlanda’dayım. Türkiye’de alıştığımın tam tersi olan sabah 6 uyanış akşam 9 kapanış bir uyku sistemiyle beraber güneşe hasret bir hava durumundayım. Bulutlu bulutsuz olsun fark etmez sürekli esen sert yada hafif sert rüzgarın insanı mal edişi mücadelesinden ayrıda artık kendi işimi yapmak, hayal ettiklerimi yaratarak kazanmak istiyorum, tek istediğim çalışmak abi grafik tasarımcı olarak çalışmak diyorum.
Kalk kahve iç, okul varsa okul, öğlen 12 bitti, eve gel yada kafeye geç yemek ye mailler at ve kapanış. Tabi çukur izlemem gerekiyormuş gerçekten. Nerde çatapat nerde “kapat geliyorum”. Maksimum pilavı yaktım , host annem görmeden koşmam lazım işte. Yada euro kaç olmuş bugünde kahve içmeden eve geçeyim.. Eve geçtiğimde abi neler oldu diyen bir kardeşimde karşılamayınca tadı olmuyor sanki. Gerçi bunu demesinede gerek yok sadece susalım ama evimizde olalım. Baktık sıkılıyoruz atlar bir tatile çıkarız o da muhtemelen sıkıldığımız evimizi özlemek için.
Fotoğrafa bakıp başlamıştım dimi ne alaka. Çok alakası var aslında da devamı kalmış sayfalarımda. Bu fotoğraf ilk kemoterapi aldığım yada alacağım sırada 5 yıllık üniversite aynı zamanda bana “Belki beynin bir şeylerle savaşmayı ve kaosa alıştı şuan ordaki sakinliğin mi rahatsız etti” mesajını atan arkadaşımın çektiği fotoğraf. 5 Yıl boyunca gelin şu balkonuma demem halinde gelmeyip kansere yakalandım mesajımında gecenin köründe atlayıp gelen arkadaşım. Bundan ayrıda bu zamanda yaşadığım panik atakların aynısını o masadan kalkıp kordonda yürürken yaşamıştım.
Ne güzel bakmışım kameraya, o topuzu ne kadar özleyeceğimden habersiz geçti 1 yıl 5 ay. Şimdiyse yazıyorum hala ayayay…))
Neler geldi geçti be kızımmm neler geldi geçti o an böyle diyeceğini bilmeden. Burdayım, andayım, yalnızlıklarım da korku kaygılarımda geçicek. Gelecek zaten gelecek. Önemli olan anın farkına varmak. Önemli olan önce kendine saygı duymak..
Ve tabiki her zamanki son gibi ; Düşerim kalkarım sıkılırım ama heep farkına varırım! iyiki varım iyiki bu hayattayım! Yaşamayı, hayatı, ruhumu, bedenimi çokk ama çok seviyorum, sahip olduklarımın farkındayım. Aldığım her nefese yaşadığım her saniyeye kocaman aileme, sağlığıma şükürler olsun! Bütün hayallerim gerçek oldu oldu olduu! TEŞEKKÜR EDERİM.
umarım daha iyisindir yaa yani ruhsal açıdan :) ayrıca, türkiye yerine irlandada olduğun için şanslısın :)
YanıtlaSil